Zonguldak Belediyesi 100’üncü Yıl Şehirlerarası Otobüs Terminali bölgesinde ikamet edenler, bu arazide çocukluğunu yaşayanlar, yine eski Zonguldak insanının da hatırlayacağı bir fenomen vardır. Son yıllarında bakımsızlıktan duvarları çökmüş, harabe halinde, geride kalan yüksek bacaları ile tarihin izlerini taşıyan eski bir köşk. Geçmişinde, Zonguldak ekonomik tarihine yön vermiş bir ailenin yaşadığı, el değiştirdikten sonra zamanla bakımsız kalan ve zamana yenik düşerek yok olan, son döneminde “Perili Köşk” olarak da bilinen “Taşçılar Köşkü”…

İnşa edildiği yıllarda, yapıldığı arazinin tamamen yerleşimden uzak, ıssız ve sessiz olması ve Zonguldak vadisinin her noktasından görünebilmesi, önemini ve gizemini attırır.
Yapıldığı zamana göre gösterişli mimarisi, heybeti ve çehresi bakımından kent tarihine not düşülmesi gereken hikayesi vardır. Bugün geldiğimiz noktada köşkün arazisi tamamen betonlaşmış olsa da, bir zamanlar buğday ve mısır tarlası, büyükbaş hayvanların merası ve hasat yapıldığının bilgisine ulaşmak, kent tarihi adına insanı şaşırtıyor.
* * * *

HALİL TAŞÇIOĞLU’NUN KIZI ANLATIYOR…

Güner Taşçıoğlu: Zonguldak’ta 1935 yılında doğdum. Annem Fatma Cahide Hanım, İstanbul; babam Halil Taşçıoğlu, Zonguldaklıdır. Annemin babası, Osmanlı'da tabip subaymış. Teyzem, dedemin rahatsızlığı zamanında eğitim sevdalısı olarak Zonguldak'a öğretmen olarak çalışmaya gitmiş. Annem, Zonguldak'ta öğretmenlik yapan teyzemi ziyarete giderken, gemi yolculuğu sırasında babamla tanışmış. Annem, tam bir İstanbul hanımefendisiydi. O zamanlar 1930'lu yıllarda Zonguldak-İstanbul arası yolculuklar gemi ile yapılıyormuş. Babamın o zamanlar Zonguldak'ta dükkanı var. Ticaretle uğraşıyor. Evlendikten sonra Zonguldak'ta yaşamışlar. Babamın babası, dedem Mehmet Taşçıoğlu’nun Devrekli olduğuna dair bir konuşma oldu, ama tam emin değilim.

Zonguldak anılarım çok güzeldi. İlkokulu, Gazipaşa İlkokulu’nda okudum. Öğretmenim Necmiye öğretmeni çok severdim. O zamanlar eğitim çok iyiydi. Müdürümüz Hulusi Bey’di. İlkokul arkadaşlarım Sevil İpçi ve Sevil Erel, en sevdiğim arkadaşlarımdı. 23 Nisan'da geçit törenleri olurdu, coşkuyla kutlanırdı. Çok önemsenirdi…

İkinci Dünya Savaşı zamanında vali, babama buğday ekmeği emretmiş. Aslında babam tüccar, ama o yıllarda evimizin arsasının bulunduğu alana buğday ekmiş. Buğdaylar karne ile dağıtılırmış. Evimiz çok güzeldi, önünde bahçesi vardı. Babaannem, bahçelerle çok ilgilenirdi. Evimizden denize kadar olan arsa bizimdi. Bize ait özel plajımız vardı. Evin önünden kendi plajımızdan denize girerdik. Daha sonraları deniz tarafı yol yapılacağı için istimlak edilince, babam “Deniz olmadan değeri olmaz” diye satmış.

İlkokul üçüncü sınıfa giderken İstanbul'a taşındık. Babam, Karaköy'de ticaret yapıyordu. 30 yıl Taksim Talimhane’de, 30 yıl Nişantaşı’nda oturdum. Şimdi daha sakin olduğu için eskiden yazlık olarak kullanılan Bostancı sahilindeki evimizde oturuyorum. 
Biz İstanbul’a taşınsak da, Zonguldak’tan bağımızı hiç koparmadık. Yaz aylarında ve özellikle bayramları hep Zonguldak’ta geçirdik. Orada geçirdiğimiz günler hafızalarımızda çok güzel izler bıraktı.
* * * *

TAŞÇIOĞLU MAĞAZASI…

1930’lu ve 1940’lı yıllara geri dönüp cadde üzerindeki mekanlardan bahsedelim… 
Halkevi binasından çarşı içerlerine doğru devam edildiğinde, hemen yanında İş Bankası, EKİ İşçi Müdürlüğü, Sümer Oteli... Sümer Oteli’nin karşısında Askerlik Şubesi… Askerlik Şubesi’nden yine çarşı içine doğru ilerlediğimizde Zonguldak’ın varlıklı tüccarlarından Taşçıların “Bon Marche” ismindeki mağazası, az ilerde ara sokakta Çakaloğulları Mağazası bulunuyordu.

Taşçıların “Bon Marche” isimli mağazasının olduğu yerde yakın bir zamana kadar Etibank vardı. Mağazada, inşaat sektörüne lazım olan her şey mevcuttu, her türlü mekanik alet yanında, maden malzemesi, madenci aksesuarı da bulunurdu. Çimento üretimi de yapıp, inşaat sektöründe söz sahibiydiler.

İş Bankası Zonguldak Şubesi’nin inşaatını da Taşçılar yaptı. Bugün halen aynı ismi taşıyan Nizam Caddesi’ndeki “Halil Taşçıoğlu” binası da onlarındır. En büyükleri Halil Taşçıoğlu olmak üzere 6 kardeştiler ve hepsi mağazada çalışıyordu. Meşhur “Taşçılar Köşkü” de ağabeyleri Halil Taşçıoğlu’na aitti.

* * * *
“BON MARCHE” MAĞAZASI…
Zonguldak’ta 1920-1932 yıllarına ait nüfus verilerinde, yabancılara ait bilgi sadece 1927 nüfus sayımında yer alıyor. 1927 yılında Zonguldak’ta 562 yabancı bulunuyordu.
Yabancıların tabiiyetlerine göre İtalyanlar yine ilk sırada, Fransızlar da ikinci sırada geliyordu. Aynı dönemde Zonguldak’ta Türkçeden sonra İtalyanca ve Fransızca en çok konuşulan dil konumundaydı. 562 yabancının yüzde 54’ü erkek, yüzde 46’sı da kadındı. Bu oranlardan da Zonguldak’ta yaşayan yabancıların genellikle aileleriyle birlikte yaşadıkları sonucuna varabiliriz. Bunun bir istisnası, Fransızlardı... 
Fransız tabiiyetlilerin yüzde 64’ü kadın ve yüzde 36’sı da erkekti. İtalyanlarda ise, kadın ve erkek sayısı birbirine çok yakındı. Yabancıların yüzde 89’u, Zonguldak merkez kazada, kalan yüzde 11’i de diğer kazalarda yaşıyorlardı.
(T.C. Başvekalet İstatistik Umumi Müdürlüğü, 1929:187)

Bon Marche: Fransa'da 1850’lerde kurulmuş olan büyük bir mağazanın adıdır. Dünyadaki ilk büyük mağazacılık örneklerinden biridir. (Zengin hanımefendilerinin malların albenisine dayanamayıp hırsızlık yaparak literatüre geçtikleri de bu isimle anılır). Sabit fiyat politikasının sabitlendiği yerde bu mağazayla anılır. 
ABD’deki Bon Marche büyük çarşısı da, Fransa-Paris'teki Bon Marche’nin ardından kurulmuştur. ABD’deki el değiştire değiştire zamanla “Macy's Northwest” olmuştur.
Zonguldak’ta madenlerin Fransız şirketi tarafından işletilmesi, geçmişte kentin sosyal ve kültürel yaşamına yansıdığı gibi mağaza isimlerinde de etkisi Taşçıoğlu Mağazası örneğinde olduğu gibi tabelasında görünüyor.

Yüksel Yıldırım-2019

Yardımcı Kaynaklar:
Güner Taşçıoğlu Aile Fotoğrafları
(ZBEÜ Yayını “Fenerin Işığında Bir Şehir Zonguldak” Kitabı)

9Dc5Abd4 98Bd 42B5 Bee5 C7E0E13D48C0